Var olduğunda böyleydin, bütün varlıklara can veren su küresiydin. İçinde henüz bir hücreli canlılar oluşurken bir yandan da kara parçaları suyun üzerinde görünmeye başlamıştı. Şimdiki kıtaların temelleri ve üzerlerinde sayılmayacak kadar bitkiler, ağaçlar ve onlardan beslenen dev hayvanlar . Nihayet insan da geldi ve üzerinde yaşamaya başladı. O sırada sunduğun nimetler bütün varlıklara yetiyordu. Ancak insan sana egemen olmaya çalışıyordu. Ne güzel bir varlıktın sen ne güzel varlıkların vardı. Günümüze kadar yaşadığın doğa olayları ve insanın egemenlik hırsından doğan savaşları anlatmakla bitiremeyiz. Olup bitenleri gülümseyerek izledin.

Bunlara rağmen insan hiçbir olaydan ve yaşananlardan ders almıyordu. Son dünya savaşında en çok acı çeken insanların seksen yıllık devleti geçmişi üç bin yıllara dayanan devlete şimdiye kadar görülmeyen savaş araçlarıyla saldırıyor. Büyük güçler arkasında başta İngiltere ve Amerika. Kendilerine göre bahaneleri vardı. Ancak gizlenen düşüncelerini dünya anlamıştı. Irak, ve Suriye’den sonra bugün için geçerli dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip olan İran.

Antik çağda Persler olarak, sonra Acemistan, Farisiler ve Şah zamanında adı İran olmuştu. Dünyada

‘’İlk tarihsel halk’’ olarak bilinir. Persler bir dünya imparatorluğuydu. Her yıl on bin kişilik kapalı salonda devlet kurultayı yaparlardı. Gelenekleri güçlü bir kültür devletidir. ‘’Şark İlyadası’’olarak bilinen Şahname ‘yi Firdevsi otuz yılda yazmıştı. Ömer Hayyam, İbn-i Sina, Harezmi, Razi, Biruni, Sadi Şirazi gibi bilim ve kültür insanları bu ülkeden dünyaya seslenmişlerdi. Sadi Şirazi’nin aşk ve sevgi üzerine yazdıkları yüz yıllar geçse de yaşamaktadır. ‘’Taht ve taç geçicidir. Hiç gönüllere girdin mi’’ diyen Şirazi mavi küreden ayrılalı yedi yüz yıl oldu. Firdevsi bin yıl önce ‘’İran hiçbir zaman yabancıların ayakları altında eğilmez’’ demişti.

Büyüklenme hastalığına tutulmuş ABD, İngiltere ve İsrail, İran’ı füzelerle vuruyor. İran’da İsrail’i. Bir birlerine iki bin kilometre uzaktalar. Füzeler bu mesafeyi sekiz ila on dört dakika arasında alıyorlar .Teknolojinin ne kadar büyük yol aldığını anlamak için Osmanlı nın fetih savaşlarından birisi olan Viyana’ya her gün on beş kilometre yürüyerek üç ayda vardığını hatırlatmak isterim. Şimdiye kadar geçen zamanda bir birlerine atılan füzelerin maliyetleri mavi küredeki fakir ülkelerin çoğunu ayağa kaldırabilecek derecede.

Bu savaşın nasıl biterse bitsin kaybedeni kesinlikle insanlık olacak. Her iki ülkede ve dünyada yeni değişimlere neden olabilir. İran’da rejim değişebilir. İran halkı şahın diktatörlüğünden kurtuluşa doğru giderken bir başka diktatörlüğün altında yaşayacaklarını bilememişlerdi. İsrail’de yeni anlayışlar olabilir. Ya da daha kötüsü bölge ateş içinde kalabilir. Toplumsal olayları planlayıp hayata geçirenler geçici bir zaman başarılı olabilirler. Ancak zaman kaybeden toplumlar kendi dinamikleriyle başarılı olacaklardı. Mavi küre günümüzde seçilmiş diktatörler çağını yaşıyor. Bu dönemlerde geçecek.

Başınız düşünceli ve önünüze düşüyorsa enseniz kararır. Başımızı dik tutalım. Ensemizi karartmayalım. Hayallerimizden, ümitlerimizden ve emperyal güçlere karşı ülkemiz çok iyi yönetilmesi halinde kendine ve yoksul ülkelere yadım edecek kadar güçlü ve zengindir. mücadelemizden vazgeçmeyelim. Çok değil daha elli yıl önce dünyanın en büyük emperyal gücü Amerika işgal ettiği Vietnam’dan kovulmuştu. Ülkedeki işbirlikçileri de dahil, uçaklara binmek ve kaçmak için birbirlerini ezmişlerdi. Kurtulan Vietnam elli yıl içinde dünyanın en hızlı gelişen ülkeleri arasına girdi. Bu gün güney Asya nın yıldızı oldu. Ve Vietnem hiçbir gücün güdümünde olmayan bağımsız bir ülkedir. Bakın Cahit Külebi ‘’Amerika’’ şiiriyle nasıl sesleniyor ‘’Bir çocuk ağlarsa dağ başında. Göz yaşında Amerika akar. Vurdularsa birini , kanı şorladıysa. Bilin ki o kurşunda Amerika vardır.’’

Böyle bir dönemde hiç kimse küçük hesaplar yaparak maceracı, riskli ve sonu felaketle sonuçlanacak hamleleri aklından bile geçirmemelidir. Unutmayalım ki emperyalizm kazananı olmayan bir viranedir. Türkiye toplumu olarak bir ve beraber olmalıyız. Olası risklere ve provakasyonlara karşı gerektiğinde vatanımızı canımız pahasına savunmalıyız.

Ülkemizi savunma sistemleriyle korumamız tabi ki önemlidir. Ancak ülkeler bam başka değerlerle de ülkelerini savunabilirler.