Eskiden bir karne heyecanı, karne sevinci yaşanırdı.
Bilhassa ilkokulda karneler alınır, karneler gösterilir, hediyeler, harçlıklar alınırdı.
Köyde komşumun kızı Ezgi karne aldı. 1. Sınıf karnesi yok olmuş. Yerine üç beş adet kötü çekilmiş fotokopili açıklamalarla başarı yorumu yapılan belgeler gelmiş.. Saşırdım. Annesi "Biz bu kağıtlardan bir şey anlamadık. Niçin karne vermediler" diye sorunca cevap veremedim.

İlk defa duyuyorum.

Hangi mantıkla bu heyecan, bu coşku yok edilir, bilemedim.
Bir de velilere de karne verilmiş. Ya velisi olmayan çocuklar ne yapsın.. Milli Eğitim bu şekilde çağ mı atlamış oluyor. 1. Sınıf öğrencileri bu yıl karne alamadı ve o sevinci yaşayamadı.
Ezgi, köyümde dip komşumun kızı. İlkokul birinci sınıfa başladığı zamanki heyecanını ve sonraki süreci gün gün takip etmiştim.

O'nun okuma heyecanı görülmeye değerdi.
Zaman zaman yaptığı ödevleri bana gösterirdi.
Ezgi şimdi ikinci sınıfa geçti. Ama karne heyecanı yaşamadan...

*
Kim karar veriyor bu tür uygulamalara, nasıl bir araştırma sonucunda yeni bir sistem yürürlüğe giriyor yarım asırdır ben çözemedim.

Artık iktidar olanlar muktedir olamıyor.
Okulların kapanmasına bir ay kala öğrencileri okulda tutmak mümkün olamıyor.
Bir program için gittiğim lisede altı yüz öğrenciden sadece yetmiş tanesi okulda.
Okul idaresi ve öğretmenler öğrencileri okulda tutmak için artık umudu kesmişler.
Okula gidiyorum diye evden çıkan bu öğrenciler nereye gidiyor, ne yapıyor arayan soran var mı?

*

Yıllardır yazdım, yazıldı.

"Okullarda kıyafet serbestliği yanlış bir uygulama" dedik.
Şimdilerde sesimizi duyan oldu ve Milli Eğitim Bakanı "Okullarda gelecek yıldan itibaren serbest kıyafet uygulaması kaldırılmıştır."
Darısı diğer yanlış uygulamaların başına diyelim.