Bazı ölümler vardır ki…

Tarih kitaplarına değil, utanç ansiklopedilerine yazılır.

Soma'da yerin 300 metre altında 301 can…

Üstünde ise, kelimerle anlatılamayacak kadar kalın bir aymazlık tabakası.

“Kömür ocakları…

Yerin altı gibi karanlık değil aslında.

Yerin üstü daha karanlık.

Çünkü yerin üstünde “sorumlu” olup da, sorumluluğu üstlenmeyenler yaşıyor.

Yerin altında alın teri var.

Üstünde ise alınan ihaleler.

Soma faciası, bir kader hikâyesi değil; zincirleme ihmallerin kara bir sayfasıydı.

Sadece teknik bir arıza değil, aynı zamanda toplumsal bir duyarsızlık kazasıydı.

Denetimler kâğıt üstünde, sorumluluklar ise hep başka bir masada kaldı..

O gün yerin altında kaybettiklerimiz vardı…

Ama yerin üstünde kaybolan çok daha fazlasıydı: Güven, vicdan, sorumluluk.

Madenler sadece kömür üretmiyor bizde, aynı zamanda acı da kazıyor.

Ve her kazanın ardından bir özürle, bir çelenkle, birkaç dakika saygı duruşuyla yetiniliyor.

Sistem kendi kendini sorgulamak yerine, hatayı bireylerde arıyor.Oysa mesele kişisel değil, yapısal. Mesele bizim ülkemizde insan hayatının ucuzluğunda…

 

Soma bir tesadüf değildi.

Bartın da.

Ermenek hiç değildi.

Tıpkı depremde yıkılan kolonlar gibi, bu olaylar da aslında zamana yayılmış bir çöküştü.

Ve çöküş, sadece betonarme değil; sistemde, zihniyette, denetimdeydi.

Deprem oluyor; bina yıkılıyor.

Su baskını oluyor; menfez çöküyor.

Asansör düşüyor, maden göçüyor, tünel çöküyor, baraj taşıyor,…

Ve hep aynı cümle:
“İnceleme başlatıldı.”

Yani bu ülkede felaketler değil, incelemeler süreklilik taşıyor.

Yıllardır yaşadığımız her acının altına “ihmal” yazsan,

Paragraf değil, kitap olur.

Ve Bugün 13 Mayıs yine bir ihmalin yıldönümü, takvimde sadece bir sayı.

Vicdanlarımızda ise eksi 301 CAN..