Hayat bazen insanın yüreğine, taş gibi ağır bir acı bırakır. Henüz on altı yaşındaydı Hatice… Hayalleriyle, umutlarıyla, gençliğinin en güzel çağında, bir gül gibi açmaya başlamışken hoyrat eller kopardı onu dalından. Üstelik onu hayattan koparan bir yabancı değil, en acısı, kendi akrabasıydı. İnsanın kanından, canından bildiği, en çok güvenmesi gereken kişi…
Bazen en büyük hırsızlık, yalnızca evden eşyaları değil, bir canı, bir geleceği, bir anneyi evlatsız, bir kardeşi kardeşsiz bırakmaktır. İşte Hatice’nin hayatını çalan da buydu: güvenin ihanete dönüşmesi.
Victor Hugo, “Çiçek açmak için güneş, insan olmak için vicdan gerekir” der. Ne yazık ki vicdanını yitirmiş bir yürek, Hatice’nin güneşini söndürdü. Oysa onun bin bir hayali vardı… En büyüğü de iyi bir eczacı olup insanlara şifa dağıtmaktı. Başkalarına derman olmayı düşlerken, kendi ömrü zalim ellerde son buldu.
Bu olay, yalnızca bir cinayet değildir. Bu, toplum olarak yüzümüze çarpılan acı bir gerçektir: İnsanlığın yavaş yavaş değerlerini yitirdiğinin, paranın, hırsın, bencilliğin sevgiden ve merhametten daha güçlü hale geldiğinin resmi. Bizler bu acıdan ders çıkarmalı, çocuklarımızı merhametle, vicdanla, insan sevgisiyle büyütmeliyiz.
Hatice’nin adı unutulmasın… Onun anısı, adaletin ve vicdanın simgesi olsun. Çünkü bir Hatice daha toprağa düşmesin. Çünkü hiçbir anne, evladını bir caninin ellerinde kaybetmesin. Çünkü hayat, kıyılmaya değil, korunmaya değer en kutsal emanettir.
Hatice’den Hatiye Ağıt
Dağlar ağlar, taşlar ağlar,
Hatice’m gitti, yollar ağlar.
On altısında soldu gülüm,
Şimdi gökler, yıldız ağlar.
Bin hayali vardı kızımın,
Eczacı olup şifa dağıtacaktı,
Kendi derdini unutup insanlığa
Merhem olmayı düşleyecekti…
Ocağına düşen ateş,
Kardeşi yaktı kardeşi,
En güvendiğin akraba
Vurdu da söndürdü güneşi.
Ah Hatice’m, kuzum Hatice’m,
Toprağa sığmazdı hayalin,
Şimdi her kitap sayfasında,
Her okul yolunda adın kalacak.
Ağla yürek, yan ana yüreği,
Gökyüzü şahidimdir,
Bu kara gün unutulmaz,
Hatice’m asla unutulmayacak.
Hatice Değirmenci Dirgen