Ülkemizin başkentinde sokakta iki genç kız toprağa uzanmışlar, hareketsiz yatıyorlar. Birisi on dört diğeri on altı yaşında. Kimliklerinden haklarında kayıp ilanı verilmiş oldukları anlaşılıyor. Küçüğünün hayatı orada sona ermişti. Büyüğü de kendini bilmez halde hastaneye kaldırılmıştı. Alkolden zehirlendikleri sanılıyordu. Dinlediğimde bir zaman yerimden kalkamadım. Bu ülkenin çocuklarına ne oluyor böyle?. Daha çok da kız çocuklarımız henüz hayatın ne olduğunu anlamadan, kısacık hayatlarına neleri sığdırarak ve neler yaşadıklarını herkesten saklayarak, bu dünyadan göçüp gidiyorlardı.
Toros dağlarında birden kaybolmuştu. Birkaç gün sonra da bir çalının dibinde kıvrılmış ve gözlerini gök yüzüne çevirmiş halde cansız bedenine ulaşılmıştı. Hatırlarsınız aile içi tecavüz. Sonsuz yolculuğuna çıkarken küçük Müslüme annesine şöyle sesleniyordu ‘’Annem benim seni bayram günlerinde renkli kuşaklarını sarıp giydiğin, sana çok yakışan elbiselerinle hatırlıyorum. Ne güzel olurdun ama gözlerindeki derin hüzünde gizlediğin her şeyi çok iyi anlardım. Anne, bende şu kısa ama bana çok uzun gelen hayatımdan bıktım usandım. Çok yoruldum kendime ait bir vücudum yok zaten. Seçmediğim ölüm sessizliğiyle koşup gidiyorum bir daha dönmemek üzere yaşadığım bütün acılardan kurtuluyorum. Hoşça kal annem benim’’
Halen kimin ve neden öldürüldüğü bilinemeyen Narin. Neler yaşadığını beraberinde götürüp gitmişti. Kızlarımızın , kadınlarımızın hayatlarından koparılmaları artık olağan bir hal aldı. Neden Artemis’i aradığımı anlamışsınızdır. Artemis antik çağda öncelikle kızların ve kadınların koruyucu tanrıçasıydı. Sarışın, güzel ve endamlıydı. Ay tanrıçasıydı. Karanlık geceleri gümüş rengi ışığıyla aydınlatırdı. Ayın evreleri kadınların tüm hayatlarını anlatırdı. Hilal evresi yeni doğan bir kızı ifade ederdi. Yarım ay genç kızlığı, dolunay ise olgunluğu ifade ederdi. Antik çağın kızları ve kadınları şimdikilerden şanslıydı. Onları koruyan, onların hamisi ilahi bir güç vardı.
Artemis dünyaya geldiği günün ertesinde ikiz kardeşi de geliyordu. O sırada annesine yardım ediyordu. Annesinin doğum sırasında ağrılarını, acılarını, çok derinden hissetmişti. Kendisiyle birlikte kardeşini de dünyaya getiren annesi ne kadar kutsal bir varlıktı. Ne kadar değerli bir insandı. O nedenle önce kadınları koruyacaktı. Sonra da kız çocuklarını ve genç kızları korumaya söz vermişti. İkiz kardeşi Apollon da güneş tanrıçası olarak hayatını sürdürecekti.
Artemis’in diğer özellikleri de vardı. Onlardan bu yazıda söz etmeyeceğim. Güzelliğine ve koruyuculuğuna atfen şimdiki Efes antik şehrinde bir tapınak yapılmasına başlanmıştı. Adına yakışır bir tapınak olmalıydı. Bu tapınağa altın para olarak şimdiki topraklarımızın kralı Kroisos yardım etmişti. Tapınaktaki mermer sütunlarda altın ve gümüş kaplamalar vardı. İçeride zarif heykeller ve duvarlarda süslemeler izlemeye doyulmayacak kadar güzeldi. Dünya nın yedi harikasından birisiydi. O tapınak şu anda yerinde yok. Geriye birkaç mermer kalmış vaziyette. Peki tapınağın sütunları, sanat eserleri nerede? Londra’da Brtitsh Museum’da. Artemis anavatanından alıp götürenleri hiç sevmemişti. Ancak gerçek böyleydi.
Artemis adıyla Anadolu’muzda Efes’teki harikadan başka Aydın Germencik’te ve Salihli Sardes’de yapılmıştı. Sardes teki Artemis tapınağı Anadolu’yu topraklarına katan Makedonya Kralı Büyük İskender’ ın ardıllarından başkentleri Antakya olan Selevkoslar zamanında yapılmaya başlanmıştır. Yüz elli süren yapı şimdiki yerine bitişik olan mermer ocaklarından kesilen kütlelerden yapılmıştır. İki sütün ayaktadır. Sütun başlıklarındaki iyon tarzı yapılar yirmi üç ton ağırlığındadır. Sütunların çapı bir buçuk metredir. Sütun ayaklarındaki bezemeler dünyaca ünlüdür. Uzunlukları ise on beş metredir. Yapıldığı dönemi düşünürsek nasıl bir insan emeğiyle yapıldığını anlamak, saygı duymak tartışılamaz bir gerçektir. Ama en güzel şeyler Artemis için yapılıyordu.
Artemis’in ne kadar büyük ve değerli bir tanrıça olduğu adına yapılan tapınaklardan anlaşılmaktadır. Artemis’in anlında hilal ve vücudunda da üç sayısı vardı. Üç sayısı kutsaldı. İlki bakireliği ikincisi kadınlığı ve üçüncüsü de anneliği temsil ediyordu. Tanrıçanın karakteri böyleydi. Temiz olmak, güzel olmak, nezih olmak, namuslu olmak, haramdan sakınmak, saygıdeğer olmak gerekirdi……Artemis neredesin….?