Bağlanma, insanın yaşam boyu kurduğu ilişkilerin duygusal temelidir. Anneyle, babayla ya da ilk bakım veren kişiyle kurulan o erken bağ, beynin güven, sevgi ve aidiyetle ilgili haritasını oluşturur. Yani sevmeyi de sevilmeyi de orada öğreniriz. Bağlanma teorisi de, ilişkilerde bağlanma stillerini incelemek için kullanılan bir yöntemdir. 1950’lerde John Bowlby tarafından ortaya atılan ve gelişim psikoloğu Mary Ainsworth tarafından genişletilen bağlanma teorisine göre, birincil bakıcıyla kurulan bağ bireyin yaşamı boyunca kurduğu diğer tüm ilişkilerini etkiler. ABD’nin Teksas eyaletinde psikologluk ve çift terapisti olarak görev yapmakta olan Kristina Jordan, teoriye dair şunları söylüyor: ‘‘Bu teori, bebeklerin birincil amacının bakıcısıyla (annesine, babasına vb.) olan yakınlığını sürdürmektir. Evrimimizi düşündüğümüzde, bu davranış hayatta kalmak için gerekli bir davranıştır. Bowlby, bu evrim nedeniyle bebeklerin ve çocukların ebeveynlerine yakın kalabilmek için onları dikkatle izlediğine ve bunun sonucunda bir strateji geliştirdiğine inanıyordu."
KAÇ ADET BAĞLANMA STİLİ MEVCUTTUR?
Bu teoriye göre 4 adet bağlanma stilleri mevcuttur.
1. Güvenli Bağlanma
2. Kaygılı Bağlanma
3. Kaçıngan Bağlanma
4. Dağınık (Karma) Bağlanma.
Güvenli Bağlanma
Güvenli bağlanan çocuk, ihtiyaç duyduğunda bakım verenin orada olacağını bilir. Ağladığında biri gelir, korktuğunda sarılır, sevinç anlarında onunla birlikte sevinir. Bu tutarlılık, çocukta temel güven duygusunu oluşturur. Yetişkinlikte bu kişiler ilişkilerde hem yakınlıktan hem bağımsızlıktan korkmazlar. Partnerlerine güvenir, duygularını ifade eder, karşı tarafın duygularını da dinleyebilirler. Tartışma yaşandığında hemen kopmaz, iletişimle çözüm ararlar.
Günlük yaşam örneği: Partnerinden mesaj alamadığında “beni unuttu” demez, “yoğun olabilir” diye düşünür. İş yerinde eleştiri aldığında dağılmaz, bunu gelişim fırsatı olarak görebilir.
Güvenli bağlanmanın temel cümlesi:
“Seviliyorum, çünkü değerliyim.”
Kaygılı Bağlanma
Kaygılı bağlanma genellikle çocuklukta tutarsız ilgiden doğar. Bazen sevgi dolu bir ebeveyn, bazen uzak ve soğuk bir tutum. Çocuk “ne zaman sevilirim belli değil” duygusunu içselleştirir. Yetişkinlikte bu kişiler ilişkilerde yoğun bir bağ kurar ama aynı zamanda terk edilme korkusuyla yaşar. Partnerin ilgisinde en küçük değişiklik bile büyük panik yaratır.
“Beni aramadı, demek ki artık istemiyor” gibi düşünceler zihinde kolayca büyür. Sürekli teyit, güvence ve yakınlık ihtiyacı vardır.
Günlük yaşam örneği: Partneri “bugün görüşmeyelim” dediğinde “artık sıkıldı mı?” diye endişelenir. Sessizlik onun için huzur değil, tehdit gibidir. Bu tür bağlanmaya sahip bireyler genellikle çok sever ama sevgiyi kaybetme korkusuyla ilişkileri yorabilirler.
Kaygılı bağlanmanın temel cümlesi:
“Sevilmek için hep çaba göstermeliyim.”
Kaçıngan Bağlanma
Kaçıngan bağlanma, duygusal mesafenin güvenlik gibi hissettirilmesidir. Çocuklukta “ağlama”, “abartma”, “duygularını belli etme” gibi mesajlar almış olabilir.
Bu yüzden duygusal ihtiyaçlarını gizlemeyi öğrenir. Kimseye tam güvenmemek, kendi kendine yetmek bir savunma haline gelir. Yetişkinlikte bu kişiler yakınlıktan rahatsızlık duyar, duygularını paylaşmakta zorlanır. Birinin fazla yaklaşması, kontrol edilme hissi yaratabilir. “Biri beni tanırsa zayıf yanımı görür” düşüncesi baskındır.
Günlük yaşam örneği: Partner “neden soğuksun?” dediğinde geri çekilir, duygularını anlatmaktansa uzaklaşmayı seçer. “Ben böyleyim” der ama içten içe yalnızlık hisseder.
Kaçıngan bağlanan biri genellikle duygusal olarak “erişilmez” görünür. Bu görünüm güç maskesi gibidir, ama altında yoğun bir incinme korkusu vardır.
Kaçıngan bağlanmanın temel cümlesi:
“Kendimden başka kimseye güvenmem.”
Dağınık (Karma) Bağlanma
Bu bağlanma biçimi genellikle travmatik çocukluk deneyimlerinden (şiddet, istismar, kayıp, ihmal) kaynaklanır. Çocuk için sevgi kaynağı aynı zamanda korku kaynağı olabilir. Sevdiği kişi bazen koruyucudur, bazen zarar verici. Bu çelişki zihinde “yaklaş ama uzak dur” mesajı yaratır. Yetişkinlikte bu kişiler hem yakınlık ister hem de yakınlıktan korkar. İlişkilerinde tutarsız davranabilirler: bir gün çok bağlı, ertesi gün ani kopuşlar. “Çok sevdim, ama boğuluyorum” gibi hisler sık görülür.
Günlük yaşam örneği: Partnerine aşırı bağlanır ama aynı zamanda kendini savunmak için duvar örer. “Onu kaybetmekten korkuyorum ama çok yaklaştığında da sıkılıyorum” gibi içsel çatışmalar yaşar.
Dağınık bağlanmanın temel cümlesi:
“Sevgi acıtıyor, ama ondan da vazgeçemem.”
Bağlanma Biçimi Değişir mi?
Evet, değişebilir. Bağlanma biçimleri sabit değildir; farkındalık, terapi, sağlıklı ilişkiler ve öz-şefkatle yeniden şekillenir.
Örneğin kaygılı bir kişi, kendine güvenmeyi öğrendikçe güvenli bağlanma yönünde gelişir. Kaçıngan biri, duygularını ifade etmeyi deneyimledikçe yakınlıktan korkmamayı öğrenir.
Bağlanma değişiminin ilk adımı, “Benim ilişki biçimim nasıl?” sorusunu sormaktır. Çünkü fark edilmeyen kalıplar tekrarlanır.