Aşure Günü, sadece bir tatlı günü değil; farklılıkların aynı tencerede bir araya gelip uyumla kaynaştığı, paylaşmanın ve birlikteliğin en güzel sembollerinden biridir.
Hicri takvime göre Muharrem ayının 10. günü olarak kabul edilen bu özel gün, hem dini hem kültürel açıdan derin anlamlar taşır. Hz. Nuh’un gemisinden kalan son malzemelerle yaptığı rivayet edilen bu tatlı, aslında bereketin ve şükrün simgesidir.
Her evde farklı bir tarifle pişer aşure; kimi nohut çok koyar, kimi fasulyeyi az... Ama değişmeyen şey, pişen her kazanın bir tabağının mutlaka komşuya, akrabaya ya da yoldan geçene ayrılmasıdır. İşte tam da bu yüzden, aşure sadece ağızda değil, yüreklerde de tat bırakır. Paylaştıkça güzelleşir, dağıtıldıkça anlam kazanır.
Toplumsal bağların giderek zayıfladığı, komşuluğun bile unutulmaya yüz tuttuğu bu zamanlarda, aşure günü küçük bir hatırlatmadır aslında: aynı sokakta yaşamak, birbirimize yabancı olmak demek değildir. Bir tabak tatlının kapı çalmasıyla başlayan gülümsemeler, yeniden insan olduğumuzu hissettirir bize.
Bu özel günde unutmamamız gereken en önemli şey; aşurenin içindekiler gibi, bizlerin de farklılıklarımızla bir arada yaşamayı öğrenmesi. Çünkü esas güzellik, farklı tatların uyumunda saklıdır. Birlikte pişen her şey daha lezzetli, birlikte yaşanan her duygu daha kıymetlidir.
Bu yıl Aşure Günü 5 Temmuz Cumartesi’ye denk geliyor. Tencereler kaynasın, kalpler yumuşasın... Paylaşmak için en güzel bahane yine kapımızda!