10 Temmuz Dünya Hukuk Günü, sadece yasaların değil, adaletin ve eşitliğin önemini hatırlatan özel bir gündür. Hukuk; toplumların vicdanı, güvence sistemi ve temel özgürlüklerin teminatıdır. Bu güvenin inşası ise yalnızca yasaların yazılmasıyla değil, hukukçuların ve halkın adalete olan bağlılığıyla mümkündür. Çünkü hukuk, sadece bir kural bütünü değil, insan haklarına saygının ifadesidir.
Bugün dünya, savaşların, ayrımcılığın ve adaletsizliğin gölgesinde yaşıyor. İşte tam da bu yüzden hukukun evrensel ilkeleri — adil yargılama, hukukun üstünlüğü ve temel haklar — insanlığın ortak umudu olmaya devam ediyor. Hukuk, güçlünün değil haklının yanında olmalı; adalet sadece mahkemelerde değil, toplumun her alanında yaşanmalıdır.
Bu özel günde herkesin görevi, hukuku korumak, savunmak ve yaşatmaktır. Çünkü adaletin olmadığı bir toplumda barış, huzur ve kalkınma sürdürülemez. Hukuk, halkın nefesi, vicdanın sesi olduğunda gerçek gücüne ulaşır. Ve 10 Temmuz, bu idealin, bu sorumluluğun sahiplenildiği gündür.
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atarken, hukukun üstünlüğünü temel bir prensip olarak kabul etti. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek halkın iradesini en üst otorite olarak tanımladı ve bu egemenliğin ancak hukuk kuralları içinde var olabileceğini gösterdi. Atatürk’ün hukuk reformları, Osmanlı’dan miras kalan karmaşık sistemi modern, laik ve evrensel hukuk ilkeleriyle değiştirdi.
Atatürk’ün hukuka verdiği önem, Türkiye’de devletin güçler ayrılığı esasına göre yönetilmesi, kanun önünde eşitlik ve bireysel hakların güvence altına alınmasıyla hayat buldu. Hukukun üstünlüğü ilkesi, keyfiliğin önünü keserek herkesin adaletli bir biçimde muamele görmesini sağladı. Bugün Türkiye’nin demokratik ve çağdaş yapısının temelinde bu ilke yatmaktadır.
Sonuç olarak, hukuk ve adalet ancak toplumun ortak sorumluluğu olduğunda var olabilir. Dünya Hukuk Günü, bize bu sorumluluğu hatırlatır ve hepimize daha adil, eşitlikçi bir dünya için çalışma çağrısı yapar. Atatürk’ün mirası ve evrensel hukuk ilkeleri ışığında, her bireyin haklarının korunduğu bir toplum mümkün olabilir.