Türkiye'nin,' Lidya hakkında' arkeolojik çalışmalar yapılan tek kentidir Sardes. Maalesef burası hakkında da şehir efsaneleri diye adlandırılan birçok yanlış bilgilerimiz vardır; birlikte Sardes'in doğrularını öğrenmeye başlayalım:
Her şeyden önce, yılların insanlarımıza ezberlettiği bir yanlışla başlayalım; hemen herkes Sardes'den bahsederken ' Sart Harabeleri' diye söze başlar. Bu deyiş, algıda yanlışlıklar yaratır şöyle örnekleyelim: şehir dışından bir misafiriniz gelmiş, kentimizi tanıtmak için gezmeye çıkaracaksınız, ona 'Gel seni Sart Harabelerine götüreyim' mi, yoksa 'Gel seni Sardes Antik Kentine götüreyim' mi diye sormak ilgisini çeker? Harabe gezmektense,' Antik Kent' veya 'Ören yeri' gezmek elbette daha çok ilgisini çekecektir.
Sardes'in tanıtımını yaparken de 'Dünyada ilk altın paranın basıldığı yer' denir. Yani Sardes'den önce taştır, ağaçtır, kağıttır bir para varmış da Sardesliler, altın olarak ilk defa basmışlar anlamı ortaya çıkıyor. Doğrusu şudur: 'Sardes, paranın icat edilerek, değer bazında altın olarak basıldığı yerdir.'
Lidya Krallığının başkenti Sardes, Bintepeler dediğimiz bölgeyi de içine katarsak, dünyanın en geniş kazı alanıdır ancak asıl kentin doğuşu, günümüzde 'Sart Tepesi' veya 'Akropol Tepesi' denilen tepede MÖ. 1250 yıllarında olmuştur. Anılan tepede kurulan şehrin etrafı duvarlarla çevrilerek güvenilir hale getirilmiştir.
Günümüzde, Sart tepesini heyelanlar halinde yıkılmasından sonra, bazı yerlerde şehir duvarları ve Burç parçaları kalmıştır. Bunlardan birisi de tepenin kuzeybatısındadır ve halk burası için 'Kız Kulesi ya da kalesi' adını vererek bir şehir efsanesi daha uydurmuştur. Gerçekte orası şehir duvarlarının batı kapısı üzerinde bulunan burçtan geriye kalan parçadır.
Anılan dönemde, Sardes'in bulunduğu bölgenin adı Assuwa olarak geçmekte, Hitit İmparatoru Tudhalia IV tarafından Assuwa – Arzava Konfederasyonu kurulması düşüncesine karşı çıkan Sardes ile savaşıldığı ve M.Ö.1250 civarında şehrin yakıldığı Hitit tabletlerinde yazmaktadır.
'Tarihin babası' olarak tanımlanan, Herodot, 'Lidya'nın daha eskiden Meii (Meion, Maion) olarak bilindiğini ve Lidya adını sonraları Atys'in oğlu Lydos'tan aldığını kaydetmektedir.'
Homeros'un İlliada şiirlerinde Truvalılar'ın müttefikleri arasında anılan Hyde'nin Sardes ve bu şehrin bulunduğu topraklarda yaşayan Maionların Lidyalıları işaret ettiği yeterince açıktır.
Homeros'un İliada'sından;
'İphiton birçok ere önderlik ederdi,
iller yıkan Otrynteus'a,
bir su perisi doğurmuştu onu,
karlı Tmolos'un (Bozdağ) dibinde,
bereketli topraklarında Hyde' (Sardes) nin'
(İliada, XX. bölüm,380 vd.)
'Yıkıldın Otrynteus oğlu, erlerin en korkuncu,
burada oldu ölümün,
oysa Gygaie ( Gölmarmara) gölünün kıyılarında doğmuştun,
orada babanın toprakları vardır,
balığı bol Hyllos ( Gördes Çayı (?) ) ırmağının orda,
burgaçlı Hermos (Gediz) ırmağının kıyılarında.'
(İliada, XX. bölüm, 390 vd. A.Erhat-A.Kadir çevirisi)
SARDES İSMİ NEREDEN GELİYOR
İoannis Lydus*un, Tarihçi Xantos'tan aktarıldığı öne sürülen bilgilere göre, Hellen yazımında 'Sardeis' ya da 'Sardis' diye belirtilen kentin adını Lidyalılar kendi dilleri olan Lidçe' de 'Svarda' veya 'Sfarda' olarak söylemektedirler.
Ege Adası Paros doğumlu ozan Arkhilochus (Arkilakus)'un M.Ö.7.yüzyılda yazdığı bir şiirlerinde şehrin adını ilk kez 'Sardes' olarak kullandığını görmekteyiz.
Kent, Türklerin eline geçtiğinde de bu ad ile anılıyordu. Daha sonraları 'Sart veya Sard' şeklinde söylenmeye başlamıştır.
Sard veya Sart şeklinde söylenmesinin nedeni Sardes isminin Türk ağzına uydurulması amacından çok, Türkçedeki 'bir yere yerleşik Türklere verilen ad' karşılığı olan 'Sard' sözcüğüne uygunluğundan kaynaklandığını da belirtmeliyiz*.
Bildiğiniz gibi Türkler Konar-göçer tarzında yaşarlardı. Bu göçerlerin bazıları beğendiği yerlere yerleşerek oraları yurt tutarlardı. Bu şekilde bir yere yerleşerek yurt tutan Türk aşiretlerine ve yerleşim alanlarına Sard derlerdi. Örn: Sard Mahmut, Sard Keçili v.b.
Yeri geldikçe, yanlış bildiklerimizi düzelteceğimiz yazılarımıza devam edeceğiz.





