Ülkemizdeki Orman Yangınları: Bir Analiz

Abone Ol

Türkiye'de son aylarda yaşanan orman yangınları, iklim değişikliğinin somut ve yıkıcı etkilerini bir kez daha gözler önüne serdi.

Genellikle yüksek sıcaklıklar, düşük nem oranı ve şiddetli rüzgarlar yangınların yayılmasında en büyük etkenler olarak öne çıkıyor. Bu faktörler, özellikle yaz aylarında, Akdeniz ve Ege bölgelerinde kuru ot ve ağaçları adeta birer yakıt deposuna dönüştürmektedir. Yangınların çıkış sebepleri arasında ise maalesef insan ihmali ilk sırada yer alıyor. Sönmemiş sigara izmaritleri, kamp ateşleri veya tarla temizliği için yakılan anızlar, büyük felaketlere yol açabiliyor. Nadiren de olsa, yıldırım düşmesi gibi doğal nedenler de yangınlara sebep olabilmektedir.. Ancak, iklim krizi bu doğal olayların sıklığını ve şiddetini de ülkemizdeki son yangınlarda açıkça görüldüğü üzere arttırmaktadır. İç Anadolu bölgesinde Afyonkarahisar, Eskişehir, Karabük yangınları, orman yangınlarının iç bölgelere de taşındığını ve daha uzun süreler de devam ettiğini bizlere göstermiştir..

Yangınlara müdahale yöntemleri hakkında bilgi vermek gerekirse genellikle havadan ve karadan olmak üzere iki aşamalı olarak yürütülüyor. Helikopterler ve yangın söndürme uçakları, alevlerin en yoğun olduğu noktalara su bırakarak yangının hızını kesmeye çalışıyor. Aynı zamanda, Orman Genel Müdürlüğü ekipleri, itfaiye ve gönüllülerden oluşan kara ekipleri de yangının yayıldığı bölgelerde yangın söndürme araçları, iş makineleri ve el aletleri kullanarak mücadele ediyor. Yangının önüne geçmek ve kontrol altına almak için , bazen konudan habersiz vatandaşlar tarafından yanlış anlaşılsa da karşı ateş yakma (kontrollü yangın çıkarma) gibi stratejik yöntemler de kullanılabiliyor. Şu gerçeği unutmamak gerekir ki, yangında hava desteği her ne kadar önemli işlevler ortaya koysa da , karada başlayan yangın yine karada söndürülür.

Bu son yangınlarda ne kadar alanın etkilendiğine dair kesin rakam ise Orman Genel Müdürlüğü tarafından resmî olarak açıklandı.Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre, 1 Ocak-17 Ağustos arasında çıkan 5 bin 231 yangında toplam 64 bin 500 hektar alan yandı. Ancak, geçmiş yıllardaki yangın tecrübelerimizden biliyoruz ki, bir yangının etkisi sadece yanan alanla sınırlı kalmıyor. Canlı çeşitliliği, toprak kalitesi, su kaynakları ve yerel ekosistem ciddi zararlar görüyor. Yanan ormanların yeniden orman haline gelebilmesi için ağaçların büyüme sürelerinin değil, ekosistem oluşturma sürelerinin önemli olduğunu belirten uzmanlara göre bu süreler 20 ile 60 yıl arasında değişebiliyor. Bu süreç, iklim krizinin etkileriyle de giderek daha zorlu bir hale gelmektedir.

Orman Yangını Gönüllüsü

Orman yangını gönüllüsü, yangınla mücadele sürecinde resmî ekiplere destek olmak için özel eğitim almış sivil vatandaşlara denir. Bu gönüllüler, yangın söndürme çalışmalarına doğrudan katılmakla beraber, genellikle lojistik destek, halkı bilgilendirme, yiyecek-içecek tedariki veya yangın sonrası rehabilitasyon çalışmalarında rol almaktadır. Ancak, bu gönüllülerin eğitimi ve organizasyonu onlar için hayati önem taşıyor. Çünkü yanlış bir müdahale, hem kendi güvenliklerini tehlikeye atabilir hem de yangınla mücadele ekiplerinin işini zorlaştırabilmektedir.

Son orman yangınlarında da sahada olan gönüllüler, bu yıl içindeki yangın söndürme çalışmalarında 38 bin 854 kişiyle görev aldı. Sayıları 131 bini bulan gönüllülerin yüzde 89'u erkek, yüzde 11'i kadınlardan oluşuyor.

Ancak bu sayının, yangınların yarattığı tehdidin her gecen yıl daha da büyüdüğü göz önüne alındığında hala yeterli olmadığı görülmektedir.. Yangın gönüllülüğü, toplumsal bir farkındalık ve dayanışma göstergesi olarak büyük önem taşımaktadır..

Gönüllüler, orman yangınlarında sahada aktif olarak görev almalarının yanında yangın öncesinde halkın eğitimi ve bilinçlendirilmesinde de görev üstleniyor. Bu nedenle eğitimlerin, teknik malzemelerin yeterli olması son derece önemlidir.Orman köylerinden sorumlu orman işletme şefliklerinin , sorumluluk alanlarındaki orman köylülerine bu eğitimleri sertifikalı bir şekilde vermeleri, yangın tehlikesinde ilk müdahale süresini hızla düşürecek ve yangının en az hasarla söndürülmesine hayati bir katkı sağlayacaktır.

Gönüllüler; resmi vazifesi olmadığı halde vatan sevgisiyle, ailesini ve yaşam sebeplerini geride bırakarak afet alanına gelen, yerine göre hayatını feda eden kıymetli insanlardır. Son yangınlarda hayatını kaybeden resmi görevli ve gönüllü vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır dilerim.

Son olarak, bu yangınlar bize bir kez daha gösterdi ki, doğa kendini savunamaz. Ona verdiğimiz her zarar, eninde sonunda bize geri döner. İklim değişikliğiyle mücadele, sadece devletlerin veya bilim insanlarının değil, her birimizin sorumluluğunda bulunmaktadır.

Unutmayalım ki, yangın çıkmadan önlemek, çıktıktan sonra söndürmekten çok daha kolay ve etkilidir.