Toksik Pozitiflik: Her Şey Güzel Olmak Zorunda mı?

Abone Ol

Son yıllarda sosyal medyada, televizyon programlarında, kişisel gelişim sayfalarında benzer bir mesaj dolaşıyor:
“Her şeyin iyi tarafından bak.”
“Negatif düşünme.”
“Enerjini düşürme.”
Bu söylemler iyi niyetli gibi görünse de, çoğu zaman ruhsal gerçekliğimizle çelişiyor. İnsan duyguları, sadece “iyi” ve “kötü” kutuplarına indirgenemeyecek kadar karmaşık ve bu tür cümleler iyi niyetli görünse de, aslında toksik pozitiflik adı verilen bir tuzağa dönüşebiliyor.

Her zaman pozitif olmaya çalışmak neden zararlı?

Toksik pozitiflik, bireyi her durumda “iyi hissetmeye”, “mutlu görünmeye” ve “olumsuz duyguları bastırmaya” yönelten bir düşünce biçimidir.
Üzüntü, öfke, hayal kırıklığı gibi duygular “istenmeyen” kategorisine atılır.
Kişi, kendini kötü hissettiğinde bile “ben güçlü olmalıyım” diye düşünür.
Fakat bastırılan her duygu, bir yerden sonra bedensel ya da ruhsal bir belirti olarak geri döner. Psikolojide buna duygusal bastırmanın bedeli denir.
Bastırılmış öfke kaslarda gerginliğe, bastırılmış üzüntü yorgunluğa, bastırılmış korku bedensel huzursuzluğa dönüşebilir.
Kısacası, “hep iyi görünme” çabası uzun vadede içsel bir tükenmişliğe neden olur.

Yin-Yang: Zıtlıkların bir aradalığı

Doğu felsefesinde Yin-Yang simgesi vardır. Siyah ve beyazın birbirine karıştığı, birinin içinde diğerinin tohumunun bulunduğu bu simge, yaşamın dengesini anlatır.
Yin; karanlığı, dinlenmeyi, içe dönmeyi temsil eder.
Yang; ışığı, hareketi, canlılığı.
İkisi bir arada var olur. Biri olmadan diğeri de anlamını yitirir.

Toksik pozitiflik, bu dengeyi bozar.
Yalnızca “Yang” tarafını, yani ışığı, gücü, canlılığı öne çıkarır.
Oysa insanın “Yin” tarafı da vardır: sessizlik, hüzün, kırılganlık, yavaşlama.
Sürekli pozitif olma baskısı, karanlık yanımızı inkâr etmeye benzer.
Ama unutmayalım, gölge olmadan ışığın anlamı da olmaz.

Hayat sadece parlak anlardan ibaret değildir.
Kaygı, korku, başarısızlık gibi duygular da tıpkı mutluluk gibi yaşamın öğretmenleridir.
Birini yok saymak, bütünü inkâr etmektir.

Gerçek pozitiflik ne değildir?

Gerçek pozitiflik, “her şey harika” demek değildir.
Bazen “Zorlanıyorum, ama bu süreç geçici.” diyebilmektir.
Gerçek pozitiflik, duyguların varlığını reddetmeden umutlu kalabilmektir. Zorluklar karşısında güçlü kalmak, acıyı görmezden gelmekle değil, acının içinden geçebilmeyle mümkündür. Bazen en sağlıklı tepki, sadece “bugün iyi hissetmiyorum” diyebilmektir.
Bunun farkında olmak bile, psikolojik dayanıklılığın bir göstergesidir.

Sosyal medyanın görünmez baskısı

Bugün dijital dünyada “mutluluk” bir gösteri haline geldi. Gülümseyen yüzler, tatil fotoğrafları, başarı hikâyeleri… Bu görüntüler, bilinçdışımızda “ben neden böyle değilim?” duygusu yaratır. Oysa herkesin kendine özgü bir yaşam temposu, bir iç dünyası vardır. Sosyal medyadaki sürekli neşe hali, çoğu zaman gerçek değil, bir vitrindir. Bu vitrinde üzüntüye, kaygıya, kırılganlığa yer yoktur. Ama insan ruhu sadece parlayan anlardan değil; karanlık, sessiz, kırılgan anlardan da oluşur.

Duygulara yer açmak

İnsanın bütün duygularına alan açması, psikolojik sağlamlığın temelidir.
Üzüntü, öfke ya da korku gibi hisler “negatif” değil, “bilgilendirici” duygulardır.
Bizi uyarır, sınırlarımızı hatırlatır, yön değiştirir.
Bir duyguyu bastırmak, yalnızca o duygunun daha yüksek sesle geri dönmesine yol açar. Kendine şu soruyu sormayı dene:
“Şu anda ne hissediyorum?”
Yargılamadan, değiştirmeye çalışmadan.
Çünkü duygular bastırıldıkça değil, fark edildikçe iyileşir.

Ne yapabiliriz?

  • Gerçekçi düşün: “Her şey mükemmel olacak.” yerine “Zorlanıyorum ama elimden geleni yapıyorum.” demeyi dene.
  • Duygularını bastırma: Ağlamak, susmak, dinlenmek zayıflık değil; kendine alan tanımaktır.
  • Empatik dinle: Birine “boşver” demek yerine “evet, bu gerçekten zor olmalı” de.
  • Kendine izin ver: Her zaman mutlu olmayı değil, insan olmayı hedefle.

Hayat iyisiyle kötüsüyle bir bütündür. Tıpkı Yin ve Yang gibi; ışık karanlıkla, güç kırılganlıkla anlam kazanır. Kendini hep iyi hissetmeye zorlamak yerine her duyguna yer ver. Çünkü insan, hem güneşiyle hem gölgesiyle bütündür. Ve bazen en doğru cümle, en sade olandır:
“Bugün iyi değilim… ama bu da hayatın bir parçası.”