Solan Çiçek Yoktur, Vazgeçen Bahçıvan Vardır

Abone Ol

“Her soluş bir vazgeçiş değildir; bazen sadece yeniden filizlenmek için dinlenmektir.”

Hayat bazen insanın içindeki bahçeyi kurutan uzun bir yaz gibi gelir. Yağmurlar gecikir, rüzgâr sert eser, toprağın bereketi çekilir. Böyle zamanlarda insan, “Ben mi soluyorum, yoksa dünya mı beni yoruyor?” diye düşünür. Oysa çoğu zaman solan biz değiliz; sadece zamanında sulanmayan umutlarımız, ihmal edilen hayallerimiz, değer görmeyen emeklerimizdir.

Bir çiçeğin solması, aslında kaderi değildir. Ona bakan göz ne kadar sevgi doluysa, toprak ne kadar besinliyse, güneş ne kadar cömertse, çiçek de o kadar dirençlidir. İnsan kalbi de böyledir.

Sevgi gördüğü yerde açar, saygı duyulduğu yerde büyür, kendine alan bulduğu yerde renklenir. Ve unutmayalım: hiçbir kalp durduk yere küflenmez; kaderine küsen her insanın arkasında mutlaka kırılmış bir bakım hikâyesi vardır.

Bazen kendimizi ihmal eder, herkese su taşırken kendi köklerimizi unuturuz. Sonra da aynaya bakıp, “Ne oldu bana böyle?” deriz. Oysa insan, kendi bahçesinin en kıymetli çiçeğidir.

Kendine zaman ayırmak bencillik değil; yeniden çiçek açmanın tek yoludur.

Hayat bize fırtınalar, ayrılıklar, kırgınlıklar ve yorgunluklar getirebilir. Ama bahçıvanlıktan vazgeçtiğimiz anda içimizdeki bahar da sessizce çekilir. Toprağa dokunmayı bırakırsak çiçekler küser; kendimize dokunmayı bırakırsak ruhumuz donar.

Bu yüzden vazgeçmemek, her sabah biraz daha toparlanmak, yeniden filizlenmeye niyet etmek gerekir.

Unutmayın: Solan çiçek yoktur; vazgeçen bahçıvan vardır.

Kendinize iyi bakın, umudunuzu sular gibi… Çünkü siz baktıkça, hayat mutlaka bir yerden yeniden yeşerir.