Konuyla ilgili başlıklarla, Lidya Krallığı ve Sardes hakkında birkaç bölüm bilgilenmeye başlayalım:
Kazılar sonucu ortaya çıkan verilere göre, Sardes'in Tunç çağı sonlarında bir Anadolu köyü olduğunu saptanmıştır. Ancak bu köy topluluğunun Hellen (Eski Yunan) halkı ile kültürel ve ticari bir ilişki içerisinde oldukları da anlaşılmaktadır.
Yazının keşfi İÖ iki binli yıllarda, Anadolu'da, Sümerler tarafından yapılmış ve üzerine yazdıkları kil tabletler bu tarihten sonrasını anlattığı için İÖ 2.yüzyıl öncesi Anadolu tarihi açısından tam olarak aydınlatılamamıştır. Sadece Arkeolojik kazılardan elde edilen kısıtlı bilgilerden yararlanabilmekteyiz.
Bölge hakkındaki ilk yazılı belgelere de Hitit dönemi (İÖ 1900–1190 ) tabletlerinde rastlanmaktadır. Ancak elimizdeki tabletler Batı Anadolu için yeterli bilgi vermemektedir. Anılan tabletlerde söz edilen kent, ırmak, dağ vb. isimlerin birkaçı dışında karşılıkları tam olarak saptanamadığından günümüz araştırmacıları bu karanlık dönem içinde bocalamaktadır.
Bazı araştırmacılar, Hitit dili ile Lidya dili arasında bir ilişki olduğunu ve Lidyalıların Batı Anadolu'ya İÖ.2000 yılının başlarında gelip yerleştiklerini ileri sürmektedir.
Gerçekten de ender bulunan Lydce (Lidya dili) çiviyazısının, kuruluş aşamasında Hititçe ve Hitit hiyeroglifleriyle başa baş bir benzerlik gösterdiği saptanmaktadır. Bu nedenle Lidyalıların Sardes ve civarına İÖ 2000 yılından önce, doğudan, Orta Asya'dan gelmiş Hint-Avrupalılar olma olasılığı çok yüksektir.
İÖ 2000–1500 yıllarında yazılmış Hitit tabletlerindeki bilgilere göre Lidyalıların dil, kültür ve yaşam anlamında, Luwi'lerle ( Luwi'ler; Hititlerden önce Anadolu'da yaşamış bir topluluk) bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır. Antropolojik bulgularla elde edilen Luwice (Luwi dili) ve Lydce'nin benzer özellikleri Lidya halkı ile Luwiler arasında bir hısımlık bağı olduğunu düşündürmektedir.
Bulunan Hitit tabletlerinde, Sardes'in bulunduğu bölgenin adı Arzawa olarak geçmekte, Hitit İmparatoru Tudhalia IV tarafından Assuwa – Arzava (Arzava; Günümüz Göller Bölgesi) Konfederasyonu kurulması düşüncesine karşı çıkan Sardes ile savaşıldığı ve İÖ 1250 civarında şehrin yakıldığı yazmaktadır.
Ancak Sardes'in söz konusu tabletteki tanımı tam açık olmadığından buranın bir kale mi, bir şehir mi olduğu (Sadece şehir adı geçtiğine göre burada bir şehir devletin varlığı düşünülebilir.) tam olarak öğrenilememektedir. Aynı tabletlerdeki bilgilere dayanarak, Sardes'te yapılan ilk yıkımın mimarı Hitit kralı IV. Tudhalia'dır diyebiliriz ( İÖ 1250–1220).
Hitit devletinin yıkılmasının ardından bölgenin, özellikle kıyı Ege'nin, Hellen kültürünün etkisine girmesi doğaldır. Çünkü Dor'ların önünden kaçan ve Anadolu kıyılarına saldırı göçü başlatanlar Hellenlerdir.
Bu saldırı göçü dalgaları yalnızca Hitit devletini yıkmakla kalmamış kendilerine hısım buldukları halklarla birleşerek Anadolu'ya bir felaket rüzgarı gibi yayılmışlardı. Önlerine gelen kent devletleri yutmuş, tüm Anadolu'da eşi görülmemiş kıyım ve kültür kazıması yapmışlardı.
Saldırganlıkta o kadar ileriye gitmişlerdi ki Anadolu'nun güney tarafları dışında yazının kullanılması bile unutulmuştu. Bu nedenle o yıllarda Anadolu'da neler olup bittiğini öğrenebileceğimiz hiçbir belge ve bulguya sahip değiliz. Çok beğenilen, kabul gören Hellen kültürünün başlangıcı böyledir. Helenlerin kıyım ve yıkımları Anadolu tarihine 500 yıllık karanlık bir dönemi miras bırakmıştır.
Karanlık dönem hakkında bilinenler ise tarihsel kanıtlardan uzaktır. Günümüzde de bu karanlık yıllara ışık tutacak bilgilere henüz ulaşılamamıştır.
Hellenlerden önceki Kültürel izler silindiği için, Hellen kültürü ile yetiştiği var sayılan Anadolu insanı, Halikarnaslı (Bodrum'lu) Herodotos, tarih bilgilerini İÖ 5. yüzyılda ilk yazan kişi olarak karşımıza çıkıyor. Ne yazık ki onun yazdıkları da Hellence olduğundan, yer ve kent isimlerinin de Hellen dili ile belirtilmesinden birçok yerin gerçek isimlerini bilemiyoruz Aksi kanıtlanana kadar Herodot'un romantizm ve peri masalı karışımı yazdığı söylenceler ve bilgiler araştırmacılara kaynaklık edecektir.
Mustafa Uçar