Harire

Abone Ol

Gece Diyarbakır’dan ağır ağır şehre doğru ilerlerken sanki önümde yakamozların dans ettiği bir deniz duruyordu…

Ertesi gün daracık sokakları adımlarken bu şehir adeta büyülüyor diyenlerin sesleri üstünde gezinip durdum ve abartmadıkları duygusu benliğimi ele geçirmeye başlamıştı.

Her şehrin kendine has bir güzelliği var ama Mardin’de zaman donuyor

Her şehrin kendine özgü bir büyüsü var ama Mardin kapısından girdin mi önceki zamana ışınlanıyorsun.

Her şehrin kendine has bir kültür dokusu var ama Mardin zıtlıkların oluşturduğu bir dilim mozaikli pasta gibi.

Nakış nakış işlenmiş bir duvak gibi, keman ile bağlamanın buluştuğu sihirli bir nota eşliğinde taşların ruhunun bulutlara yükseldiği bir yer gibi…

Her sokağını merak ettiğin, tamamlamazsan, bir parçası eksik kalacak olan bir puzzle gibi…

Her şehrin bir şiiri olabilir ama Mardin Göğe Bakma Durağıdır.

Belki sen de kalabalık şehirlerin çekiciliğine inat öyle sessizce bir kalenin yamacına kurulmuş sakin ve mağrur yıllarca fark edilmeyi bekleyen Mardin’sindir.

Abbaralardan geçerken Şahmeran aklına düşmüştür belki de…

Zinciriye Medresesi’nin en tepesinden sırtını Mardin Kalesi’ne yaslayıp, hareket etmeden bir süre bakınca ovanın yavaş yavaş okyanusa dönüştüğünü görürsen sakın korkma o büyü seni sarıp sarmalayacak, öyle ki sıcaktan bile şikâyet etmeyeceksin.

Medreseye adım atar atmaz tarihini merak etmeden, öğrenmeden manzarayı izlemeden elinde telefon yazın sıcağında düğüne gider gibi bütün malzemeyi yüzlerine boca etmiş, oradan oraya koşuşturan ve sırf fotoğraf çektirmiş olmak için geldikleri izlenimi verenler işin büyüsünü birazcık bozmalarına da aldırış etmeyeceksin.

Önce bir dur bir manzaraya bak, ruhun doysun sonra fotoğraf çektirirsin diyerek içinden azıcık serzenişte bulunabilirsin.

Ama sonunu göremediğin uçsuz bucaksız Mezopotamya ovasına baktıkça sonsuz kelimesinin anlamını kavradığını fark edip içini ürperten o hisse hayretle gülümseyerek bakacaksın ve sonu yokmuş gibi görünen ovanın sana uzak yerlere gitme özlemenin ne demek olduğunu öğrettiğini şaşkınlıkla izleyeceksin.

Döndükten sonra sürekli bir şehri anlatmak isteyip de anlatacak güzel kelime bulmakta zorlanacaksın.

Bir şehrin fotoğraflardan daha güzel daha alımlı olduğunu hatırlayacaksın.

Taşların fısıltısını dinlemek için tekrar gitmek isteyeceksin.

Medresenin merdivenlerini tırmanırken abla su satın alsana diyen ufaklığa dönüşte dedikten sonra dönüşte beni bulamazsın diyerek muzipçe gülümseyen sarı mı yeşil mi olduğuna karar vermediğin gözlere bir süre bakıp bulurum, bulurum ben dedikten sonra, dönüşte orada bulamadığın o çocuk için tekrar gitmek isteyeceksin…

Deyrulzarafan

Zinciriye Medresesinde girişte verdiğin para sonrası rehberlik yapan kimseyi göremeyip, kalabalığın başı boş oradan oraya aktığına şahit olduktan sonra etrafın ne kadar bakımsız olduğuna için yanacak bir süre…

Deyrulzarafan

Sonra Deyrulzarafan Manastırına gideceksin girişten itibaren uygulanan programı, ziyaretçilerin gruplar halinde içeriye alındığını ve sadece manastırdaki rehberin bilgi vermesine izin verildiği o disiplini görüp, etrafın temizliğine manastırın içi ve bahçesi de dahil gıpta ile bakacaksın…

Süryanilerin tarihlerine ve köklerine ne kadar bağlı kaldıklarını imrenerek taşlara sinen seslere ve gölgelere dalıp gideceksin…

Zinciriye Medresesi

Dara antik kentinin tamamının gün yüzüne çıktığında nasıl göründüğünü hayal etmeye çalışırken bulacaksın kendini, sınırlarının nereye kadar uzandığını merak edip kendince tahminlerde bulunacaksın, Su sarnıcını ağzın açık izledikten sonra hemen köşede dinlenirken naneli ayran mı? kaçak çay mı? Sorusuna alışkanlıklarından kolay vazgeçmeyen biri olarak şıklar arasında kararsızlık yaşamadığın için kendini tebrik bile edeceksin.

Dara Antik Kenti

Ve elbet Midyat’a kalbini bırakıp evine döneceksin ki tekrar almaya gidebilesin diye…

Midyat