Adaletsizliğin ve hukuksuzluğun kol gezdiği derin sorunlarla boğuşan ülkemiz. Bahtsız ülkemizin nasıl bir huzura ulaşacağı belirsiz. Artık bu kadar sorun yeter derken yenisi, yenileri geliyor. Bu defa proje okullarındaki öğretmenlerin yer değiştirmeleri gündeme giriyor. Ülkemizin en kaliteli Anadolu, Fen, Sosyal Bilimler ve Meslek liseleri sarsılıyor. Öğrenciler ve veliler rahatsız oluyor. Şehrimizde de yer değiştiren öğretmenler ve öğrenciler Demokrasi meydanında basın açıklaması yapacaklardı.
Lise öğrenciliğimizden bu yana arkadaşlığımız süren Fethi Eken’le birlikte meydana doğru gidiyoruz. Meydanda öğrenciler ve öğretmenleri heyecanlıydı. Öğrencilerin duyguları gözlerinden okunuyordu. Orada resmi polislerin olmayışı onları rahatlatmıştı sanki. Neler hissettiklerini anlamaya çalışıyorum. Kemanlarıyla, gitarlarıyla şarkılar söylemeye başladılar. Ellerinde öğretmenlerinden ayrılmak istemedikleri yazılı pankartlarını yükseltiyorlardı. Çok duygulu oldukları kesindi. Duygularının, tercihlerinin, ilgilerinin farklılaştığı dönemleri, bazen çok istekli, bazen de öfkeli bazen çok güçlü, bazen de çok sıkıntılı ve yorgun oldukları dönemleri. Ama sanki çok tecrübelilermiş gibi rahattılar. Çocuklarımızın yüzlerine tek tek bakıyorum. Onları kutluyorum. Sessizce hepsini gönlüme yerleştiriyorum. Lise son sınıftaki öğrenciliğime doğru gidiyorum birden.
Fethi ile buraya nereden mi geldik ? Askerlik şubesi bahçesindeki yüksek çınarların koyu gölgesindeki lise bitirme sınavlarını başarmak için ders çalışırken geldik. Bu meydana bizi o duygu getirdi. Şimdiki liselerinin son sınıftaki öğrencileriyle buluştuk. Ben usulca meydandan ayrılıyorum o dönemdeki kendimi aramak için şehrimizin tarihi caddesinden yürüyorum istasyona doğru. Bu tarihi cadde Üzüm ,pamuk yürüyüşlerine tanık olmuştu. Sivas katliamını kınama yürüyüşlerine , ‘’Kanlı Pazar’’ yürüyüşlerini yaşamıştı. Benim için bu cadde çok meşakkatlı, çok yorucu, acı verici yıllarımı yaşayacağım devrimci yolumun çizildiği yerdi. Arkadaşlığın, kardeşliğin, dostluğun, devrimciliğin yaşandığı kahveye ulaşıyorum. Şimdi yeni bir bina yapılıyordu yerine. Ve hüzünle bakıyorum olup bitenleri, sohbetleri ve demli çayını hatırlıyorum. Yerine ne yapılırsa yapılsın hafızamızdan hiçbir zaman silinmeyecekti o basit, mütevazi, kapısız, penceresiz kahve. Hüzünle ayrılıyorum, gençliğime doğru yürümemi sürdürüyorum
Lise bitti ve Üniversite sınavlarına girmiştik. Sonuçlara göre, Fethi İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandı. Ben aynı üniversitenin Hukuk Fakültesini kazandım. Eğitim Enstitüsünü de kazandığım için orayı tercih ettim. O dönemde İki büyük gençlik derneği vardı. MTTB ( Milli Türk Talebe Birliği) milliyetçi ve muhafazakar çizgide. TMGT( Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı) Atatürkçü, Milliyetçi ve ulusalcı çizgide, buradan daha sonra Dev-Genç doğmuştu. Diğer dernekte Ülkü Ocaklarını doğurmuştu. MTTB 1916 yılında kurulmuştu. Türkçü, Milliyetçi, Atatürkçü çizgideyken zamana göre ayrılanlar olmuştu. Bu dernek geleceğin yöneticilerini, siyasetçilerini, bürokratlarını, iş adamlarını yetiştirmek amacıyla kurulmuştu. Bu alanda başarılı olmuşlardı. Ayrıca bir çok darbede kapatılmış olsalar da hiç zarar görmediler. Şemsiyeleri çok güçlüydü. Rasim Cinisli başkanlığındaki yönetim kurulu şöyleydi. Sabahattin Zaim, Bülent Arınç, Abdullah Gül, Abdulkadir Aksu, Hüseyin Çelik ,Ali Çoşkun. Cumhurbaşkanı ve önemli devlet görevlerinde yer almışlardı.
Meydanda pırıl pırıl çocukları görünce lise dönemlerimden başlayan yolculuğumdan şimdiki hayatıma kadar 12 martta Devrimci gençlik derneği nedeniyle altı ay tutuklanma. Öğretmenlikte, 12 Eylülde üç ay tutuklanma ve beş sene meslekten ayrı kalarak günümüze kadar gelebildim. Bizim gençlik liderlerimiz Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Sinan Cemgil di. Çoğunluğu öldürüldüler. Keşke Devrimci, Ülkücü tüm gençlerimiz yaşasalardı. Demokrasi meydanındaki çocuklarımız gibi olanlardan bazıları şu an tutuklular. İstedikleri dünyalar değildi. Barınmanın, beslenmenin ve eğitimin zor olduğu günümüzde hak, hukuk, adalet istiyorlardı.
Çok olun çocuklar çok olun. On binlerce yüz binlerce, yapraklar kadar, balıklar kadar. Denizler kadar çok olun.
AÇIN KAPILARI CAMLARI GÜNEŞE…. NE KEDERE KAPILIN NE DE KORKULARA…