Ertelenmiş Hayat: Hep Sonraya Bıraktığımız Mutluluk

Abone Ol

Hepimiz hayatımızın bir döneminde kendimize aynı cümleyi kurarız:

“Bunu sonra yaparım.”

“Biraz zaman geçsin, o zaman mutlu olurum.”

Sanki mutluluğun kapısı hep ileride bir yerdeymiş gibi…

Sanki bugün, tam olarak yaşamaya uygun değilmiş gibi…

Aslında fark etmeden kendi hayatımızı erteliyoruz.

Sınav geçsin diye bekliyoruz, iş bulunsun diye bekliyoruz, para biriksin diye bekliyoruz…

Ancak beklerken geçen zamanın geri dönüşü olmuyor.

Ertelenmiş hayat sendromu dediğimiz şey tam olarak bu:

Mutluluğu hep geleceğe atmak.

Kendimizi hep son sıraya koymak.

Ama gerçek şu ki, hayat büyük anlarla değil; küçük anlarla akıyor. Bir kahve içmek, bir dostla gülmek, evde sessiz bir akşam geçirmek bile küçük birer mutluluk aslında. Büyük fırsatlar için beklerken, bu küçük anların değerini unutuyoruz.

Belki bugün büyük bir değişim yapamayız.

Ama en azından küçük bir adım atabiliriz.

Kendimiz için birkaç dakika ayırabiliriz.

Uzun zamandır yapmak istediğimiz basit bir şeyi yapabiliriz.

Çünkü hayat “mükemmel zaman”ı beklemiyor.

Ve ertelenen her şeyin içinde aslında kaybolan biraz da biz oluyoruz.

Bugün küçük de olsa bir adım atmak, belki de ertelenmiş hayatımızın başlangıcı olur.