Her sabah ve akşam annemle birlikte Salihli sokaklarında yürüyüşe çıkıyorum. Benim için burası kocaman bir oyun parkı aslında. Sabahları komşumuzun balkonundan gelen simit kokusu, mahalle kedilerinin bana attığı “uzaktan” bakışlar, çocukların sesleri… Her köşenin kendine göre bir hikayesi var.
Loading...
Ama söylemeden edemeyeceğim şeyler de var. Mesela kaldırım dediğiniz şey aslında güvenle yürüyebilmeniz için yapılmış. Ama bir bakıyorum, araba kaldırıma tırmanmış. Bize yol kalmıyor, annemle yola inmek zorunda kalıyoruz. Bu sefer de arabaların arasında yürümek tehlikeli oluyor.
Hem de ne tehlike sadece araba değil ki, motor ve ekobis tehlikesi de var... Onların hızını görünce bazen kuyruğumu kıstırıp kenara kaçıyorum. Çok hızlı sürüyorlar ve özellikle ekobisleri küçücük çocuklar bile sürüyor. Bunu hiç anlayamıyorum...
Kaldırımlar bir şekilde boşsa ve güvenle yürüyebiliyorsak bir kaldırımdan diğerine geçerken hep engelli rampalarına bakıyorum… O rampalardan inmeyi seviyorum bir oyun haline getirmiştik annemle. Ama ne yazık ki çoğu zaman önüne park edilmiş bir araç oluyor. Benim dört patimle bile zorlukla geçebildiğim yerde, tekerlekli sandalyedeki biri nasıl geçsin? Bunu düşündükçe içim burkuluyor.
Keyifle geçmesi gereken bir yürüyüş bu saydığım şeyler yüzünden stresli yapıyor beni ve annemi. Olsun temiz hava alayım tadını çıkarayım diyorum ki çöp kokusu... Sıcakta zaten çöpler çabuk kokuyor o yetmezmiş gibi bir de çöp kutusu yanındayken yere bırakılan poşetler, açılmış yiyecekler… Burnum kocaman, kokuları hemen alıyorum. Bence sokaklarımız, Salihli’nin en güzel vitrini olmalı. Niye siz insanlar yere bu kadar çöp atıyorsunuz?
Ben bir köpeğim, belki dünyayı siz insanlar kadar anlamam. Ama yürüdüğüm her adımda görüyorum: Küçücük dikkatsizlikler, hem bize hem size zarar veriyor. Salihli, benim patilerimin en sevdiği şehir. Onu güzelleştirmek ise hepimizin elinde.
Sevgiyle hav hav,
Dobby 🐾