Bir Tırnağımız Kadar Sevgi, Bir Taş Kadar Acı

Bir gün bana sevgiyle uzanan bir el oldu… Peki ya sokakta kalan binlercesine kim uzanacak?

Abone Ol

Ben Vik.
Beni tanıyorsunuz, patili köşe yazarıyım. Şimdi huzurlu bir evde yaşıyor olabilirim ama gözlerimi kapattığımda hâlâ o günleri görüyorum: Aç, üşüyen, titreyen bir yavruydum. İnsanların ayak seslerinden korkar, taşlardan kaçardım.

Bir gün bana sevgiyle uzanan bir el oldu. İşte bu yüzden yaşıyorum...

Ama şunu bilin: Ben şanslıydım. Sokakta kalan binlerce dostum o şansa sahip değil. Onlar hâlâ aç, hâlâ üşüyor, hâlâ şiddet görüyor. Siz hiç bir kedinin gözlerine bakıp “Ne olur dokunma, vurma” diye yalvardığını gördünüz mü? Biz bağırmıyoruz, biz susuyoruz. Ama o sessizlik, sizin kulaklarınızda yankılanmalı.

Her gün sokaklarda binlerce hayvan yaralanıyor, aç kalıyor, kötü muameleye uğruyor. Barınakların sayısı yetersiz, olanlarda bile şartlar çoğu zaman içler acısı. Kanunlar var ama cezalar çoğu zaman caydırıcı değil. O yüzden hâlâ gazetelerde, haber bültenlerinde o korkunç manşetleri görüyoruz: “Kediyi çuvala koyup attılar”, “Köpeği taşladılar”… Bunların her biri benim dostlarım, benim kardeşlerim.

Biliyor musunuz? Bizim tek suçumuz var: Sevmek. Biz açken bile yanınıza sokuluyoruz, tırmalamak için değil, biraz şefkat için. Ama bazılarınız o şefkati taşla, tekmeyle karşılıyor. İşte o an insanlık ölüyor.

Sizden büyük bir şey istemiyorum. Sadece vicdanınızı…
Bir kap su, bir kap mama belki hayat kurtarır. Ama asıl mesele şudur: Bize zarar vermeyin. Çünkü biz de canız. Bizim de kalbimiz var, bizim de canımız yanıyor.

Benim adım Vik. Ben kurtarıldım, ben sevildim. Ama hâlâ bir köşede kardeşim titriyor, açlıktan gözleri kapanıyor, bir tekmeye kurban gidiyor.

O yüzden yazıyorum:
Bizi görmezden gelmeyin. Çünkü bize yaptığınız, aslında kendi insanlığınıza yaptığınızdır.

Sevgiyle değil, bu kez öfkeyle…
Vik 🐾