Yaşadığı dünyanın en zengin insanı zirvedeki Akropol’un teraslarında sabahın güzelliğini izliyordu. Hermos ovası muhteşemdi. Atalarının mezarları olan Tümülüslere hüzünle baktı bir zaman, hiç kurumayan göl dedikleri Gyges’in mavilikleri ruhunu okşamıştı. Sıkıntılıydı Pers orduları Üzüm ve Zeytin deryalarını aşarak şimdiki İran dan Lidya’yı yıkmaya geliyorlardı. Kral benzer çok saldırı görmüştü ancak şimdi yıkılmakta ve yok olmakta olan Akrapol’e kimse girememişti.
Kral Kroisos paralı askerlerine ve kullandıkları araçlarına çok güveniyordu. Bir an şöyle baktı sarayına kartal yuvası kalesine, kendini teselli etti. Korkacak bir şey yok her şey yolundaydı. Geçmiş zamanda dönemin filozoflarıyla çok sohbet etmişti. ‘’Yüce Kroisos barışın dilini öğren ve daha çok dinle, mağrur olma, barışı öğrenirsen mutlu ölürsün. Savaşacağın insanların kaybedecek neleri var ki. Onlar yoksuldur, buldukları kadar yerler, şarap içmesini bilmezler, içtikleri sadece sudur. Vaz geç yüce kral savaşma,.Barışın dilini öğren. Mutlu öl. Barışın dilini öğret Perslere adını hak et.’’ demişti bir Filozof. Ancak vakit çok geçti savaş kapıya dayanmıştı. Kale düşmüştü. Kralı hançerlemek üzere olan Pers li askere ‘’Dur asker o Kroisos O nu öldürme ‘’diye bağıran dilsiz oğlunun dili çözülmüştü korkudan.
‘’Başka bir Şehir ‘’böyle bir yıldız şehrin zamanla önemini kaybetmesiyle ve O’nun gölgesinde küçük bir köy olarak hayata başlamıştı. Biraz da şansı yaver gitmişti. İzmir’den gelen demiryolunun sayesinde küçük bir köyden bir kasaba, şehir olma yolunda hızla geliştiğini görüyoruz. Gelişmeye ve büyümeye uygun bir yerdi. İlginç bir göç trafiği yaşıyordu. Yörükler, Arnavutlar, Boşnaklar, Çerkezler, Bulgaristan muhacirleri, Pomaklar, Romanlar, Kürtler, Kazak Türkleri kurulan şehrin insanları olmuşlardı. 192O ler de iki bin beş yüz kadar Rum vardı. Mithat Paşa caddesinde evleri vardı. Şimdiki Atatürk okulunun olduğu yerde kiliseleri, Keskiner pasajının arkasında okulları vardı. Yüz kadar Ermeni, Üç yüz kişi kadar da Musevi vardı. Musevilerin şimdiki Dibek caddesinde Havraları vardı. Bu şehrin en temel ,en belirgin ve bütün zamanlarda hoş görülü, anlayışlı, birbirine saygılı olması farklı inançları ve farklı kökenli olmalarına rağmen ortak temelleri o zaman atılmıştı. Bu muhteşem şehir Salihli o zamanlardan bu yana bu birçok hayatlara nasip olmayan özelliğiyle Ülkemizde tanınmaktadır.
Cumhuriyet ilanından iki yıl sonrasında ilk önemli ziyaret Mustafa Kemal tarafından gerçekleşmişti. Şimdiki İstasyon binasının yanında dinlendi ve toplanan insanlara kısa bir konuşma yapmıştı. 1934 yılında İran Şahı Rıza Pehlevi gelmişti. 1955 te Celal Bayar Sart’ı ve şehri ziyaret etti. Aynı yılda Adnan Menderes şimdiki Kipa’nin yerinde açılan Salihli İplik Dokuma fabrikasını, 1958 de de Celal Bayar ziyaret etmişlerdi. İplik dokuma fabrikasının vardiya saatlerini bildiren sesi tüm şehirde duyulurdu. Zamanla insanlar zamanı anlamak için ‘’Boru öttü mü ‘’diye sorarlardı. Şimdiki tren garının bitişiğinde 1932 yılında Akişler Un fabrikası açılmıştı. Sonraki yıllarda Kırveli de Valeks selülöz fabrıkası açılmıştı.
1960 Yılında Gediz nehri üzerinde kurulan Demirköprü Barajını dönemin Başbakanı Adnan Menderes açmıştı. Baraj o dönemlerde Salihli nin sosyal yaşamını çok etkilemişti. Ayrıca toprakları su altında yöre insanı Salihli ye göç ederek ekonomik hayata katkıları olmuştu. O dönemlerde halen varlıklarını sürdüren kiremit ve tuğla fabrikaları açılmıştı. Ticaret hızlanınca eskiden var olan Güneş (Şems) otel den sonra Meram Saray oteli ve İzmir Oteli açılmıştı. Ziraat Bankası, İş bankası şubeleri vardı. Salihli’mizin eğitim hayatına can veren okullarımızdan Altınordu 1926 da açılmıştı. Beş eylül ilkokulu şimdiki hasır pazarında yıkılmaya yüz tutmuş bir konaktaydı. Şimdi ki okul 1959 da açıldı. Orta okul Şimdiki Merkez Anadolu Lisesinin bahçesindeki yeni yapılan okulun yerindeydı.1940 yılında, yapıldı. Tarihi Salihli Lisesi 1955 yılında öğretime başlamıştı. Yıkılan tarihi Ortaokulun konferans salonunun da Lise öğrencilerinin sahneledikleri Moliere’nin Cimri oyununu bütün öğrenciler izledi. Benim de izlediğim ilk tiyatroydu. Tarihi Ortaokul’un yıkılmasını önlemek için o sırada öğretmen olarak çok uğraştık ama olmadı. Bina çok sağlamdı ve tek katlıydı. Kız meslek lisesi 1954 yılında açıldı. Ondan önce aynı okul Akşam Kız Meslek okuluydu. Yaşadığımız bu muhteşem şehrimizin belleğini yaşatmak amacıyla yazılarımı sürdüreceğim. Amacım kent belleğini canlandırmaktır.