İki bin beş yüz yıl önce şimdiki Atina şehrinin surları dışındaki bir zeytinlikte başlayan Müzik, Şiir, Dil Bilgisi, Edebiyat, Tarih, dersleriyle başlanan öğretim daha sonra Felsefeyle değerli ve ilgi çekici bir yer olmuştu. Bir zeytinlikte olup bitiyordu bütün bunlar zeytinliğin adı AKADEMİA idi. Günümüzde Akademi yada yüksek okul ismi buradan gelmişti. Akademia da dersleri dönemin filozofu PLATON vermekteydi. Daha sonraları Akademia nın girişine’’ Geometri bilmeyen giremez’’ yazılmıştı.
Platon ‘’ Devlet’’ adlı eserinde dönemin felsefecilerini de konuşturarak devletin nasıl yönetileceğini anlatmaktadır. Sözü Platon’a bırakıyorum.
‘’Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ancak toplumun kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için yetişkin ve iyi eğitimli olması şarttır. Eğer bu sağlanmazsa demokrasi, otokrasiye, tek bir kişinin mutlak, sınırsız bir biçimde iktidarı elinde tuttuğu bir siyasal sisteme evrilir.Halk övülmeyi sever onun için güzel sözlü halkavcıları yetersizde olsalar başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin devleti idare edebileceği de sanılır. Demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse, oligarşi, az sayıda kişinin iktidarı elinde bulundurduğu düzen oluşur. Sürdürülürse halkavcıları çoğalır. Bunlardan da diktatörler çıkar. ‘’
Üzerine hiçbir şey konuşmaya gerek yok yazıldığı zamanı düşünürsek ne değerli bir filozof olduğu tartışılmaz. Bin yedi yüz elli yılında dönemin Prusya( Almanya) kralı II .Frederik’in bir değirmenciyle yaşadığı diyaloglar günümüze kadar gelmiştir. Değirmenin yerine saray yapmak ister. Değirmen sahibi vermez ben kralım alırım deyince değirmen sahibi ‘’Bende seni Berlin’deki mahkemelere veririm’’ demişti. İki yüz yetmiş beş yıl önce. Yurttaş bilincine ne demeli.? Genç bir subay olan Mustafa Kemal bu değirmeni seyrederken ‘’Adalet mülkün temelidir ‘’sözünü yazmıştı beynine. Adalet güçlünün değil herkesin sığınabileceği bir liman olmalıydı.
Adalet duygusuyla özdeşmiş Hz Ömer için’’ Fırat kenarında bir kuzu kaybolsa ilahi adalet gelir bunu Ömer’den sorar ‘’denmişti. Bir Musevi ‘’Ya Ömer falanca yerde cami yapılırken benim mülkümden de bir bölümüne girdiler’’ diye şikayet eder. Durum araştırılır ve Hz. Ömer kararını şöyle bildirir bölgenin valisine ‘’Camiyi yıkın ama adaleti yıkmayın camiyi yeniden yapın’’ Hz. Ömer makamında bir mum ışığında çalışmaktadır. Kapı çalınır ve içeriye Hz. Osman girer. Selam verir ve selamının alınmasını bekler. Hz Ömer biraz sonra masadaki mumu söndürür ve evrakları masadan kaldırır. Selamına cevap verir. Hz Osman’a yer gösterir. Dolaptan başka bir mum alır odayı aydınlatır. Hz Osman durumu şaşkınlıkla izlerken ’’Sen geldiğinde devletin işini yapıyordum. Kullandığım mum halkın parasıyla alınmıştı o nedenle söndürdüm. Şimdi paramla aldığım mumu yaktım. Seni dinleyebilirim ‘’diyor.
Mevlana ‘’Adil olursan, adalet bulursun ‘’ Adil olmayan bir devletin hiçbir gücü olmadığını gör. Zorla sürdürülen iktidar kalpsiz, ruhsuz ve gözsüzdür.’’
Yunus Emre ‘’Saman çöpü değil, hoşgörü ,sabır ve adalet dağıyım. Kasırga dağı kımıldadabilir mi.? ‘’
Selçuklu veziri Nizamülmülk ‘’Küfür ile beki, zulüm ile memleket sonsuza kadar kalamaz.’’
Şeyh Edebali ‘’Bir saat adaletle hükmetmek, altmış sene nafile ibadetten hayırlıdır.’’ Yorumları okuyucularıma bırakıyorum.