Cumhuriyetimizin kuruluşunun 102. yılını kutladığımız bu yılda, bu bayram, sadece bir rejim değişikliği değil, Anadolu topraklarında yaşayan her ferdin hür ve eşit vatandaş olma hakkının ebediyen tescilidir. Cumhuriyet, en büyük ve en anlamlı zaferimizdir.
Cumhuriyet, kolay kazanılmış bir zafer değildir. O, Çanakkale'de kanla, İstiklal Harbi'nde yoklukla ve Büyük Millet Meclisi'nin o ilk günlerinde zorlu kararlarla yoğrulmuştur. Cumhuriyet demek; tek bir kişinin değil, milletin egemenliği demektir. Yedi düvele karşı verilen o büyük savaşın ardından, bu toprakların evlatları kendi kaderini eline almış, kul olmaktan çıkıp vatandaş olmuştur. Cumhuriyetin ilanı, bu milletin bağımsız yaşama iradesinin en yüksek sesli ilanıdır.
Atatürk’ün "Benim en büyük eserim" dediği Cumhuriyet, sadece bir yönetim şekli değil, aynı zamanda bir aydınlanma projesidir. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi, eğitimde birlik, bilim ve fenne verilen değer... Tüm bu devrimler, yorgun bir imparatorluğun mirasını çağdaş bir ulusa dönüştürme vizyonunun ürünüdür. Cumhuriyetin ilk yılları; yoklukla, yoksullukla ve büyük bir coşkuyla geleceğe yatırım yapma, fabrika kurma, okur-yazar oranını artırma yılları olmuştur.
2025 yılı itibarıyla, o devrimin fidanı koskoca bir çınar olmuştur. Ancak Cumhuriyet'in değerlerini koruma görevi, dün olduğu gibi bugün de her birimize aittir. Cumhuriyet; sadece bayrakları asıp, marşları söylemekle değil, fikir özgürlüğünü, adaleti, liyakati ve laikliği savunmakla yaşatılır. Fikirleri tartışabilme cesareti, eleştirel düşünce ve hukukun üstünlüğüne olan inanç, bu rejimin nefes almasını sağlayan hayati damarlardır.
Hepimiz biliyoruz ki, Cumhuriyet'in temel direği olan eğitim ve bilim, çağdaş dünyanın kapılarını açan anahtardır. Cumhuriyet; dogmalara değil, akla ve bilime dayanır. Gençlerimize düşen en büyük görev, Atatürk'ün işaret ettiği o yolda ilerlemek, eleştirel düşünceyi benimsemek ve ülkeyi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine taşımak için durmaksızın çalışmaktır.
Cumhuriyet, köyde doğan, toprakla yoğrulan bir çocuğun kaderini sadece coğrafyayla sınırlı kalmaktan kurtaran, ona aydınlık bir gelecek vaadi sunan en büyük toplumsal sözleşmedir. Dün, babasının izinde tarlada çalışması beklenen o yoksul çocuk; Cumhuriyet'in kurduğu okul sıralarında, devletin sağladığı fırsat eşitliğiyle okuma azmini bulmuştur. Bu sayede, zorlukla kurulan öğretmen okullarından mezun olmuş, yeteneğiyle en iyi üniversitelerde mühendis, doktor veya bilim insanı olmuştur. Cumhuriyet, her vatandaşına "Çalışırsan, liyakat senin rehberin olursa, geldiğin yer değil, gittiğin yer önemlidir" diyerek, dâhi potansiyelleri toprak altından çekip çıkaran, köylüyü efendi yapan o eşsiz devrim ruhudur. İşte bu ruh, 102 yıldır Türkiye'nin en büyük gurur kaynağıdır.
Bu özel günde, kurucu iradenin taşıdığı o büyük vizyonu ve umudu yeniden hatırlamalıyız. Yedi düvele karşı tek yürek olan bu milletin, içinden geçtiği her zorluğun üstesinden gelebilecek güce ve inanca sahip olduğunu unutmamalıyız. Cumhuriyet, bir ayrışma değil, ortak bir kaderde buluşma noktasıdır. Kimsenin ötekileştirilmediği, herkesin eşit vatandaşlık onuruna sahip olduğu bir rejimin adıdır.
Yaşasın Cumhuriyet! Atalarımızın can pahasına kurduğu, bizlere bıraktığı bu paha biçilmez eseri, tüm zorluklara rağmen ilelebet koruyacağımıza, büyüteceğimize ve gelecek nesillere daha güçlü bir şekilde devredeceğimize söz veriyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 102. yıl dönümü, hepimize kutlu olsun.
Ne Mutlu Türk'üm Diyene!